KATILAN SANATÇILAR
Pilot Dönemi I: 3 Aralık 2019 – 31 Mart 2020
Alp İşmen
Pilot Dönemi II: 27 Aralık 2019 – 25 Şubat 2020
Helena Kaupilla
***
İlkbahar 2020:
Işıl Çelik, “Alt Üst”
Çelik, üç ay süresince; antropoloji bilimi ile başlayan üstün ve ilkel ırk kavramlarının, yüzyıllarca toplumlar üzerindeki ayrıştırıcı etkisinden yola çıkarak üzerinde çalıştığı Alt/Üst adlı projesini Daire’de bulunan atölyesinde sürdürecek. Işıl Çelik, farklı obje, materyal ve teknik uygulamalar beraberinde ağırlıklı olarak seramik kullanarak toplumsal meselelerin bireye etkisi konusuna odaklanan bir üretim biçimini benimser. Sanatçı için önemli bir diğer unsur ise izleyicinin çalışmalar ile etkileşimidir. Sanatsal pratiğinin sunulduğu sergi ve atölye mekânında, izleyenin kendi fiziksel ve duygusal deneyimi ile çalışmalarının her birinin farklı anlamlar oluşturmasını önemser. Bu sebeple Işıl Çelik için üç ay sürecek Açık Atölye, henüz tamamlanmış ve / ya da tamamlanmamış çalışmalarını izleyen ile daha hızlı paylaşma fırsatı sunar.
Sonbahar 2020:
Nejbir Erkol, “Yara”
Nejbir Erkol; çalışmalarında yük, mesafe, aciliyet gibi kavramlara odaklanıyor. Daire Sanat’ta gerçekleştirdiği çalışma, birkaç ay önce Nusaybin’e düşen bir havan topuna dayanmaktadır. Bu havan topu yaşam alanına sadece uç uca 97 adım öteye, toprak bir araziye düşüyor. Bir gün öncesinden yağış alan toprağın nemi havan topunu içine alıyor ve patlamasını önlüyor. Erkol’un trajikomik olarak nitelendirdiği bu olaydan yola çıkarak sanatçı oluşan çukuru, lekeyi araştırmalarla ve çizimlerle daha iyi tanımlamaya çalışırken “güvenli alan var mıdır? Yoksa güvenli bir alan oluşturmak mümkün müdür ve nasıl oluşturulabilir?” soruları üzerinde duruyor.
Evrim Kavcar ve Elif Öner, “Hassas Sesler Sözlüğü”
Kavcar ve Öner ikilisi, ortak üretim pratiklerine 2019 Şubat’ta başladılar. Sanatçıların “sözlük” olarak nitelendirmeyi tercih ettikleri Hassas Sesler Sözlüğü projesinin sürdürülebilirliği için gereken alanı Daire Sanat Açık Atölye Programı ile sağlanıyor. Sanatçılar Açık Atölye Programı içerisinde ses ile malzeme arasındaki ilişkiyi ele alan egzersizleri, jest ve mimik odaklı performatik çalışmaları Daire’nin ziyarete açık olduğu günlerde ziyaretçilerle birlikte gerçekleştiriyorlar. Bizzat ziyarete gelemeyen kişilerse http://elifevrim.com/ adresinden ses tariflerini sanatçılarla paylaşabiliyorlar.
İlkbahar 2021:
Özge Enginöz, “Alfabe”
Özge Enginöz konuk sanatçı programı kapsamında bu üç ay boyunca Alfabe adlı projesi üzerinde çalışacak. Sanatçı, Virginia Woolf ‘un Deniz Feneri kitabı ve günlüklerinden alıntıladığı cümlelerle kolajlarını bir araya getirerek bir video kitap tasarlayacak. Sesli metin ve kolajlarla bir bütün oluşturacak kitabı program sonrası basılma aşamasına getirmek ise projenin ikinci basamağını oluşturacak.
Özgül Kahraman, “Üç İhtimal Üzerine”
Özgül Kahraman, son altı aydır görme yetersizliğinin insan yaşamına yansımaları üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu bağlamda görme engelli bir öğretmenin desteğiyle Braille alfabe sistematiğini öğrenen sanatçı, çalışma pratiğine yansıyan bu yazı sistematiği Üç ihtimal Üzerine adlı projesinde kullanıyor.
Görme yetersizliği olan bireylerin yaşam dinamiklerinden ilham alan Üç İhtimal Üzerine, projesi iletişimin imkân ve imkânsızlıklarını, insanın soyut olarak inşa ettiği yaşam dinamikleriyle sorgular. Tikelden tümele doğru yol alan bu çalışma serisi, görmeme ya da az görmeden kaynaklı eşitsiz durumları, insan yaşamındaki anlamlandırma ölçütlerini anlamsızlaştırarak sorgular.
Sonbahar 2021:
Aslı Işıksal & Esra Oskay: “OfisYeşili #120Derece”
Sanatçılar Açık Atölye kapsamında, park kavramını bu çok yönlü heterojen yapısıyla inceleyerek kent içindeki rolüne odaklandılar. Bu saha çalışmasından yola çıkarak bir ekip olarak sanatsal üretimlerinin sınırlarını yeniden test etme imkanını yarattılar. Kapalı mekanların tehditkâr, tehlikeli ve bulaşıcı olduğu bir dönemde yeniden talep edilir alanlar haline gelen parklar, yeniden bakış alanımıza girerken kentin içinde yeni anlamlar kazanmaktadırlar. Ankara-İstanbul ekseninde hayata geçirilen proje farklı şehirlerdeki farklı parkların kullanım biçimlerini, buradaki eylem dağarcığını inceleyerek parkın çeşitlenen yüzlerini göstermeyi tasarladı. Bu anlamda parka dair bellekte kalan, hatıra fotoğraflarına yansıyan ya da Instagram hikayelerine düşen temsiller, bu projenin ana merkezini oluşturdu. Parkın sunduğu görünür işlevleri kadar zamanla değişen biçimlerini de yakalamak için bu temsiller proje çerçevesinde kilit bir rol oynadı.
Gizem Ünlü & Merve Vural: “Dalganın Getirdikleri”
Daire Açık Atölye Programı için oluşturulan bu proje, bir süredir ikilinin üzerinde çalıştığı “Dalga/Denge/Döngü” isimli araştırma odaklı bir çalışmanın ilk ayağını oluşturuyor ve “Dalganın Getirdikleri” başlığını taşıyor. Çalışma metodları, bugüne kadar DDD bağlamında biriktirdikleri tüm metin, ses, görsel ve nesneleri atölyeye getirerek bir oyun alanı kurmak ve birbirlerinin müdahale edeceği geçici yerleştirmeler oluşturarak bu yerleştirmelerin kaydını tutmak üzerine oldu. ‘Dalganın Getirdikleri’ ismiyle müsemma şekilde, birbirlerinin kaldığı yerden devam edecekleri bir araştırma süreci yarattılar. Sanatçılar Daire Sanat Açık Atölye Sanatçı Programı kapsamında hem kendi sanatsal pratikleri üzerinden diyaloglar geliştirdiler, hem de ziyaretçilerle hayatta kalma stratejileri üzerine konuşmalar yaptılar.
İlkbahar 2022:
Esin Aykanat Avcı- “Keşif Alanı”
‘Keşif Alanı’ adlı proje insanın doğayla ilişkisi, sanatçının ise maddeyi keşfetmek, denemek, öğrenmek ve onunla mücadele etmek, zaman zaman da uyum sağlamaya çalışması üzerine kuruludur. Hacettepe Üniversitesi Biyokimya Bölümü Araştırma Görevlisi Ilgım Göktürk Başal’dan aldığı yardımla hücresizleştirme sürecini nasıl gerçekleştireceğini öğrenen sanatçı, 2019 yılından bu yana atölyesinde hücresizleştirme yöntemiyle ürettiği çalışmalara yoğunlaşmaktaydı.
Sanatçı programı kapsamında, her biri bir süreç olarak tasarlanan, kil ve suyu buluşturan ve bitkilere müdahalelerde bulunarak gerçekleştirdiği çalışmalarına sanatçı bu sefer, atölye süreçlerini de dahil ederek izleyiciyle paylaşıyor olacak.
Medine İrak- “Değişimin Vaka-i Namesi”
Sanatçı program süresince Yedikule Surları ve Bostanlarını referans alan, daha önce ürettiği çalışmalara odaklı bir araştırma sürecini ilerletmeyi, geliştirmeyi amaçlamaktadır. İrak, saha araştırması yöntemi ile yapacağı bu projede, taş, bitki, canlı organizmalar ile tarihi yapıların oluşturduğu ekosistemin sürdürülebilirliğini sorgulayacak. Gözlem, veri toplama, çizimler gibi pratikler yoluyla arşivleme yaparak sonucun sunuma dönüştürülmesini planlamaktadır. Kentleşmenin doğal sonuçları olarak da okunabilecek ekosistemlerin geçirdiği süreçlerin dinamik, canlı bir kayıt altına tasarlamaktadır.
Sonbahar 2022:
Seher Uysal, “Okuma İştahı”
Seher Uysal, An Appetite to Read / Okuma İştahı adlı projesinde, okumaktan kitap alıp biriktirmeye, koleksiyonerliğe ve hiç bitmeyen bir iştaha sahip olmakla ilgili bir serinin ilk halkasını oluşturacak. Okuma ihtiyacı, basit bir günlük ritüelden öte, bazen bilinmeyen dillerde alınan kitaplara, hatta bazen bir mesleğin kendisine dönüşür. Projenin ilk halkası İsveç’in küçük bir köyünde kütüphanecilik yapan Magnus Grehn’e odaklanıyor. Sanatçı, kişi özelinde, basit bir ihtiyaçtan yola çıkan, merak duygusuna aracılık eden bir objenin, nasıl bir insanın hayatının odak noktası haline geldiğini araştırıyor.
Meltem Sırtıkara, “Okyanusa Açılmak”
Meltem Sırtıkara, son dönem çalışmalarında doğa ile kültür nesnelerini bir ağ sistemi içinde yüzdürerek sınırları eşiğe çevirip deney alanları kurguluyor. Bu sistemde insanı çevreleyen nesneler, onun algılarından ve bilgi kategorilerinden bağımsız olarak kendi aralarında ilişkiler geliştirebilirler. Bu durum, günümüz toplumlarının hatta türümüzün devamını sağlayabilecek ortak yaşam olanaklarının araştırılmasını mümkün kılabilir. Sanatçı atölye dönemi boyunca mekanı, aralarında hazır nesnelerin de olduğu farklı malzemelerden yararlanarak ve dönüştürerek oluşturduğu örüntünün bir parçası haline getirecek. Bu bakışla, “Okyanusa Açılmak” adlı projede sanatçı, üç ay sürecek atölye sürecinde mekanın duvarlarını kullanarak bir yerleştirme oluşturacak. Bu üç boyutlu yerleştirmede sanatçı, sınırları eşiğe çeviren bir özgürlük alanı açmak amacıyla, çeşitli malzemeler kullanarak okyanusa açılan bir nehir oluşturacak.
İlkbahar 2023:
Seniha Ünay, “Bahçe Günü”
“Bahçe Günü” başlıklı proje, Nathaniel Hawthorne’nun “Rapaccini’nin Kızı” kitabında bir bahçeye kapatılmış olan Bearice’in hikâyesi ve bir aile albümünde bahçe içinde çekilmiş fotoğraflarda görünen kadınlardan hareket ediyor. Kitapta Rapaccini’nin kızı Beatrice’in yaşamı, bilim insanı babası tarafından yaratılmış bahçede süregiderken; akıl, bilim ve deney haklarını ellerinde tutan diğer iki erkek karakterin etkisiyle yok oluyor. Beatrice için erkek insan yapımı bir bahçe olan doğa; bahçelerin önünde görünen kadınlar için tüm canlılığı ve iradesiyle özdeş oldukları bir doğaya dönüşüyor. Bu iki hikâyenin kesiştiği noktada proje, doğanın ve kültürün sınırında duran kadınlara ve insan dışı canlılara odaklanıyor.
Berka Beste Kopuz, “Hafızamda İzi Saklı”
Sanatçı yaklaşık üç sene önce; iki yaşından beri yaşamakta olduğu Acıbadem semtinin tarihinden yola çıkan, yaşadığı yer ile kurduğu ilişkiyi anlamaya çalıştığı bir proje üzerine çalışmaya başladı. Projenin çıkış noktası evinin yanı başında duran atıl bir yapının, eski bir Av Köşkü olduğunu öğrenmesiyle başlayıp, sonrasında “ben nerede yaşıyorum?” sorusuyla yüzleşmesiyle devam ederek uzun soluklu bir araştırma süreci şeklinde ilerledi.
Sanatçının bir mahalleli olarak, kişisel deneyimlerinin ve araştırmalarının akabinde “Hafızamda İzi Saklı” projesindeki amacı; tarihin, arşivlerin ve sözel tarihler ile deneyimlerin hafızamızda nasıl yer ettiği sorusundan yola çıkarak, gündelik hayatta sıklıkla temas ettiğimiz beton malzemesi aracılığıyla birey ve toplumlar olarak “yer” ve “mekan”lar ile nasıl ilişkiler kurduğumuz üzerine tekrar düşünmek için bir kapı aralamaktır.
Sonbahar 2023:
Beyza Dilem Topdal “Leziz Antroposen Ziyafeti”
Bu proje sanatçının İstanbul Boğazı ve deniz canlıları üzerine etnografik metodlarla sürdürdüğü araştırmayı temel alır. İstanbul’un deniz mutfağını spekülatif bir kurguyla ele alacak olan bu çalışma, leziz bir antroposen mutfaktan söz etmenin nasıl mümkün olabileceğini sorgular. Proje; kirlilik, av baskısı ve teknolojik müdahalelerden yola çıkarak ve yeni bir mutfak kurgusu oluşturmayı amaçlar. Daire Sanat’ta gerçekleştirilecek projede, agar agar ve gliserin gibi doğal malzemelerle, Arduino kartları, mikrodenetleyiciler ve sensörler bir araya gelerek, organik ve inorganik materyallerin yiyeceğin duyusal yönlerine odaklanması amaçlanmaktadır. Atölye ortamının hem mutfak hem de laboratuvar gibi kullanılması ara mekanlar üzerine düşündürürken, Daire’nin Karaköy Balıkçılar Çarşısı’na ve tarihi Yarımada’ya olan yakınlığı ile, sanatsal üretim ile saha araştırması arasında bir köprü görevi görmesi de amaçlanmaktadır.
Özkan Işık “Damat Bohçası”
“Damat Bohçası” isimli proje, düğün öncesi gelin tarafından damat için hazırlanan bohçanın içeriğine kuir olasılıklar ekseninde yeniden bakmaya odaklanmaktadır. Çeyiz; toplumların genel geçer kabulüne ilişkin en önemli referans olarak, hayali gerçekleşmiş arzunun, nesneler dünyasındaki nihai göstereni olarak düşünülmektedir. Proje, toplumun dayattığı hayal, arzu ve beklentilerin yine toplumun tahakkümü altında yoğunlaşarak elle tutulur hale geldiği bir nesneler bütününü yani çeyiz imgesi üzerine yeniden düşünmeyi önermektedir. Kumaş ve dokumanın dişil, yumuşak, zanaat temelli/hüner gerektiren, gösterişli tarafıyla oynayarak da üretim süreci, projenin ortaya çıkarılması noktasında bir performans olarak ön görülüyor. Aynı zamanda, atölyenin küçük bir çeyiz dükkanı gibi hem üretim yapılan hem de çeyiz serme/gösterme
ritüelinde olduğu gibi üretilen işlerin sergilendiği bir alana dönüştürülmesi planlanmaktadır. Damat bohçası içinde yer alan gömlek, terlik, çamaşır vs. gibi ürünleri, erkeklik temsillerinin çoklu gösterenleri referans alınarak yeniden üretilip yenilikçi tekrarların olasılıkları üzerine düşünmeyi önermektedir.
İlkbahar 2024:
Fatma Çakmak: “Su Gibi Yolumu Bulurdum” // The River is the Border
Çalışmalarını sınır kavramı üzerinden üreten sanatçı, planladığı bu projede serilerinin devam niteliğinde gerçek bir deneyiminden yola çıkıyor. Sanatçı, 2020 yılının Mart ayında sınırların açılmasıyla “umuda yolculuk” serüveninde mültecilerle birlikte Meriç nehrine kadar seyahat etti. Buradaki anılarından beslenerek suyla çizilmiş devlet sınırlarını incelemeye başladı. Sanatçı Açık Atölye programı boyunca uluslararası ilişkilerde suyun bir meta olarak stratejik önemini araştıracak. Buradaki amacı devlet sınırlarının su havzalarıyla etkileşimini keşfetmektir. Ayrıca bu yerlerin görüntülerini çizerek çok sayıda peyzaj resmini bir araya getirecek. Böylece manzara resmi içindeki suyun doğal güzelliklerini ve devlet politikalarının karmaşıklığı arasındaki ilişkiyi vurgulayarak, bu çizimleri tekil peyzaj resimlerinin ötesine geçirmeyi; su ve devlet politikalarının bir parçası olarak nitelemeyi amaçlıyor.
Murat Kahya: “Tahterevalli: Gördüklerim ve Duyduklarım” // “Seesaw, What I Heard and Saw’’
Murat Kahya’nın “Tahterevalli: Gördüklerim ve Duyduklarım” adlı projesi fotoğrafın temsil ettiği geçmiş ile işitmenin anlığını bir araya getirdiği arşiv, fotoğraf, yazı ve performansı kapsayan bir çalışmadır. Sanatçı, rastlantısal mekanlara yayılan, spontane olarak kulak misafiri olduğu konuşmaları yazıya dökerek kalıcı hale getiriyor. Kalıcı hale gelmiş bu sesleri fotoğraflar ile birleştirerek görselleştiriyor ve aynı zamanda fotoğraflar için yazılardan oluşan bir zemin yaratıyor. İşitsel uyaranlar toplumsal varoluşa dair fikir sunarken, arşiv taramasıyla ortaya çıkan fotoğraflar ile birleştirerek işitsel ve görsel bir haritalandırma oluşturuyor. Sanatçı program süresince atölyenin duvarında bir araya gelmeye başlayan yazılar ve görselleri, dönem sonunda küp haline gelmiş bir foto-kitap heykelin içinde anlatı haline getirecek.
Sonbahar 2024
KovanProject (Beyza Durhan & Aslıhan Mumcu), “İki Yüzlü Almanak”
İki Yüzlü Almanak, doğa ve insan arasındaki hiyerarşiyi nasıl “yersizyurtsuzlaştırabileceğini” soruyor. Arıların, güneşin ve bitkilerin yolculuğunu ve aralarındaki ilişkiyi bir kimlik meselesi addediyor; geçiş, dönüşüm ve aidiyet kavramlarıyla analiz etmeyi öneriyor. Proje, makro ve mikro ölçüde Şırnak ve Tekirdağ’da geçen bir yılın görsel günlüklerinden, bitkilerinden ve yanı sıra atölye atıklarından, duvarda biten bitkiden besleniyor olacak. İstanbul’da Daire Sanat’ı bir kovan(ev) olarak niteliyor ve burada dokümantasyonunu bir üretim olarak ortaya koymayı planlıyor. Bu süreçte atölyede mühürler işleniyor ve basılıyor, yol haritaları gün içinde tüketilen atıkların yeniden pişmesiyle biyoplastik olarak şekilleniyor ve geçmişin görsel günlükleri malzemesiyle deneye açık olarak yeniden gözden geçiriliyor olacak. Sanatçı ikilisi böylece karşılıklı inşanın yollarını bireysel geçmişi, betonu, birlikteliği, karşılaşmayı, tüketimi ve üretimi yok saymadan arıyor olacaklar.
Can Memişoğulları, “Tutun-ma”
“Tutun-ma,” modern dünyanın belirsizlikleri ve dijitalleşmenin getirdiği dönüşümler karşısında insanın hayatta kalma mücadelesini ele alan bir sanatsal araştırma projesidir. Proje, bireylerin var kalma çabasını hem fiziksel hem de dijital dünyada tutunma ve tutunamama arasında gidip gelen bir süreç olarak yeniden yorumluyor. Eserler, bireysel ve kolektif düzeydeki direnişin, var kalma arzusunun ve bu arayışın izlerini taşıyor. “Tutun-ma,” zamanın, mekanın ve kimliğin katmanlarını derinlemesine inceleyerek, bu unsurları deşip yeni bir perspektiften bakmayı amaçlıyor. Proje, izleyiciyi yalnızca bir gözlemci olarak değil, aynı zamanda bu var kalma mücadelesinin bir parçası olarak konumlandırıyor.